cocukpsikolojisi-alperbudan
  KATLITIM VE ÇEVRENİN DAVRANIŞA ETKİSİ
 
Sinir sistemi her insanda aynı şekilde mi çalışır? İnsanların çevreyi algılayışları, algıladıkları dış dünyaya tepkileri aynı mıdır? Bu tür sorular, kişilerin doğuştan getirdikleri özelliklerle, sonradan çevreden öğrenerek kazandıkları özelliklerin bir karşılaştırmasını yapmamızı zorunlu kılar.
Kalıtıma bağlı, kalıtsal özelliklerin ana-babadan çocuğa geçişini inceleyen bilime genetik (genetics) adı verilir. Yukarıda ifade edilen türden sorulara cevap vermek için son zamanlarda psikologlar genetik bilimine ilgi göstermeye başlamışlardır. Psikologların bu ilgisi sonucu ortaya davranışsal genetik (behavioral genetics) adında yeni bir çalışma alanı çıkmıştır. Davranışsal genetikle ilgilenen psikologlar zekâ, akıl hastalıkları, kişilik türleri gibi davranış özelliklerinin kalıtımla ne derece ilgisi olduğunu araştırırlar.
Kalıtımın davranışı etkileyip etkilemediği konusu psikoloji için yeni bir konu değildir. Psikoloji kuruluşundan beri, kişinin doğuştan getirdiği kalıtımla ilgili davranış özellikleri ile, öğrenme sonucu ortaya çıkan davranış özelliklerini karşılaştırmış ve bazı genellemeler yapmıştır. Ne var ki, bunun sistematik bir biçimde bilimsel olarak uygulanması davranışsal genetik alanının kurulmasıyla başlamıştır.
Sivas Yarıaçık Cezaevi'nden kaçarak eşi Firdevs ile 2 çocuğunu öldüren Mehmetşah Demirtaş bu davranışı doğuştan getirdiği özelliklerden dolayı mı yapmıştır? Sivas'ta bu haberi duyan Mehmetşah Derriirtaş'ın komşusu "Demirtaş ailesinden başka ne beklenir ki!? Babası katildi, dedesi katildi, tabii ki oğlu da katil olacak!" şeklinde konuştuğu zaman, Mehmetşah'ın davranışım ondaki genlere bağlamaktadır. Bu haberi Türkiye'nin başka bir yerinde okuyan kişi "Mehmetşah Demirtaş, Sivas bölgesinin örf ve adetlerine göre hareket etmiştir!" diyorsa, o zaman bu davranışı sonradan öğrenilen sosyal değerlere bağlamaktadır. Bu iki açıklama birbirine taban tabana zıttır.
Davranışsal genetik çalışmaları, bu iki yaklaşım biçiminin hangisinin doğru olduğunu bulmaya yöneliktir. Değişik çalışmaların sonucunda ortaya çıkan bilimsel görüş şudur: Kalıtım bireyin temel eğilimlerini ve davranışın alt ve üst sınırlarını belirler. Çevrenin getirdiği olanaklar, alt ve üst sınır arasında davranışın nerede gerçekleşeceğini saptar.
Şöyle bir örnek verelim: Birey 95 ile 110 arasında bir ZB (zekâ bölümü) potansiyeli ile doğmuş olsun. Bu zekâ potansiyeli bireyin kalıtım özellikleriyle belirlenmiştir. îyi çevre koşullan içinde, desteklenip yüreklendirilerek büyütülmüş kişi 110 civarında bir ZB oluştururken, kötü çevre koşullan içinde büyütülmüş kişi 95 yakınlarında bir yerde ZB'ünü gerçekleştirir. Böylece, kalıtım bir alt ve üst sinir çizerek bir dağılım alanı belirler, ancak çevrenin zenginliği, fakirliği, destekleyici veya engelleyici oluşu, bu dağılım içinde ZB'nin nerede gerçekleşeceğini saptar.
Kromozomlar ve Genler
İnsan bedeninden alınan bir hücrenin çekirdeği incelendiğinde, kromozom (chromosome) denilen ve çift çift dizilmiş bulunan ufak parçacıklar görülür. Her bir hücrede 23 çift halinde 46 kromozom bulunur. Kromozomlar görünüşlerine göre X kromozomlar ya da Y kromozomlar adını alır. Büyükler X harfine benzer, küçükler ise Y harfine.
ilk 22 kromozom çifti birbirine benzeyen X veya Y kromozomlarından oluşur. Fakat 23. çift birbirine benzer olmayabilir, bu çift bireyin cinsiyetini belirler. Eğer 23.cü çiftteki kromozomların her ikisi de X kromozomu ise birey dişidir. Kromozomlardan biri X diğeri Y ise bireyin cinsiyeti erkektir.
Kromozomlar kalıtımın temel birimlerini bünyelerinde taşırlar. Kuvvetli bir mikroskopla incelendiğinde kromozomlarda, gen (gene) adı verilen birimler görülür. Sayıları tam bilinmemekle beraber her bir kromozomda binlerce gen bulunduğu tahmin edilmektedir. Her gen deoksiribonükleik asit  adı verilen ve DATA harfleriyle gösterilen bir kimyasal madde molekülüdür. Molekülün yapısı  bir ip merdivenin kıvrılarak helozonlaşmış,-çift-spiral biçimini andırır. Merdivenin dış kısmında şeker ve fosfat sıralamasından oluşmuş bir dizi vardır. Merdivenin basamakları baz çiftlerinden oluşmuştur. Bunlardan birincisi adenine-thymine, ikincisi de guanine-cylosine baz çiftidir. Bu merdiven basamakları rolündeki maddeler bireyin kalıtımsal özelliklerini belirler. Kalıtımla ilgili bilgilerin tümü merdiven basamaklarının diziliş biçiminde saklıdır.
Hücre çoğalması sırasında kıvrık merdiven açılır, merdivenin basamaklarını oluşturan baz çiftleri bölünür ve çiftlerdeki bazlar birbirlerinden ayrılır. Tek başına kalan bazlar, yeniden bir çift oluşturmak üzere, hücre sıvısında bulunan karşıt bazlarla birleşirler. Bu aşama sonucunda DNA zinciri kendinin aynısını üretir (kendini replike eder) . Bu üreme, hücre sıvısından gerekli maddeleri alarak merdivenin basamaklarını aynı sırada ve aynı sayıda çoğaltmakla başarılın Bedendeki her bir hücre tamamen aynı genetik yapıya sahiptir. Hücre radyasyona tabi tutulursa veya doğal koşullar altında mutasyona uğrarsa hücrenin genetik yapısı bozulur. Mutasyona uğramış genler, cinsel üreme hücrelerinde yer almadıkça gelecek nesillere aktarılmaz, yalnız o bireyin gelişimsel yönünü değiştirir. Üreme hücrelerinde bir mutasyon olmuşsa gelecek nesiller bu değişimden etkilenir.
İnsan hücresinde, daha önce de belirttiğimiz gibi 46 kromozom bulunur. İnsanın üreme hücrelerinde bu sayı 23'tür. Erkeğin sperminde ve kadının yumurtasında 23 tek kromozom vardır. Yumurta döllendiğinde, erkek sper-mindeki kromozomlar yumurtadaki kromozomlarla eşleşir ve döllenen hücrede 46 adet, yani 23 çift kromozom oluşur. Kadının yumurtasındaki 23. cü kromozom her zaman bir X kromozomudur. Erkeğin sperminde ise ya X ya
Şekil 2.24 DNA yapısının şematik bir görünümü. P= fosfat, S= şeker, A= adenin, T= thymine, G= guanin, C= cytosine. Hücre bölünmesi anında, şeklin alt kısmında görüldüğü gibi, iki yeni yapı oluşur. Bu yapılar birbirlerinin tam anlamıyla aynısıdır.
 
İnsan genleri henüz teker teker sayılamamaktaysa da bir tek insan hücresinde 20,000 ile 120,000 arasında gen olduğu tahmin edilmektedir. Döllenen yumurtadan başlamak üzere insan bünyesinin her bir organının nasıl gelişeceğine ve yaşamının ilk anından ölünceye kadar her bir aşamada ne gibi özellikler göstereceğine dair bilgiler genlerde depolanmıştır. Genler saçımızın, gözümüzün, cildimizin rengini, kemiklerimizin uzunluğunu, kısacası bedenimizin tüm fiziksel yapısını belirlerler.
Baskın ve Alttın Genler
Kromozomlarda olduğu gibi, genler de çiftler oluştururlar. Örneğin, her bir birey hem anneden hem de babadan saç rengiyle ilgili gen taşır. Bu genler bir çift oluştururlar ve kendi aralarındaki ilişkinin türüne göre bireyin saç rengini belirlerler.
Bazı genler baskın (dominant), bazı genler de altkın (recessive) karakterdedir. Gen çiftlerinde belirleyici olan unsur baskın ve altkın genlerin biraraya geliş şeklidir. İki baskın ya da bir baskın ve bir altkın gene sahip olan birey baskın genin, iki altkın gene sahip olan birey ise altkın genin özelliğini gösterir.
Göz rengini alarak bir örnek verelim: Kahverengi göz rengi baskın, mavi göz rengi ise altkın bir geni ifade eder. Aşağıdaki tabloda kahverengi ya da mavi gözlü ana-babanın çocuklarında oluşabilecek gen çiftleri görülmektedir.   Ana-babanın her ikisi de kahverengi gözlü olduğunda ise (B), çocuğun kahverengi gözlü olması daha muhtemeldir. Ancak hem anada hem de babada mavi göz geni varsa ve çocuktaki gen çiftini bu genler oluşturmuşsa, çocuk mavi gözlü olur. Ana-babadan biri mavi biri de kahverengi gözlü ise (C) daha önce belirttiğimiz koşullar içinde çocuk ya mavi ya da kahverengi gözlü olur.
Eğer ana-babanın ikisi de mavi gözlü değilse, çocuğun mavi gözlü doğup doğmayacağını evvelden söylemek zordur; çünkü altkın ve baskın genlerin dağılışı hücreden hücreye başkadır ve döllenme sırasında rastgele bir süreçle ana-baba hücreleri birleşir.
Kromozomlarla İlgili Anormallikler
Kişinin gösterdiği belirli gelişimsel ve davranışsal bozuklukların altında kromozom bozukluklarının yattığı saptanmıştır. Var olan 23 çift kromozomdan son çiftin cinsiyeti belirlediğini daha önce söylemiştik. Normal olarak 23.cü çift XX ise birey dişi, XY ise erkek olur. Araştırmalar, bazı kişilerin bu normal durumu göstermediğini açıklığa kavuşturmuştur. Gözlenen durumlardan biri 23. çiftte yalnız bir tek X"in bulunmasıdır. Bu hale Turner sendromu adı verilir.
Turner sendromu gösteren bireyin cinsiyeti dişi, boyu kısa, boynu katmerli olur ve bluğ çağında cinsel bakımdan gelişemez. Bu bireyler matematiksel işlemler, mekânsal ilişkileri anlama gibi bazı zihinsel faaliyetlerde beceriksizlikler gösterirler.
Klinejelter sendromu adı verilen durumda 23. çift XXY yapısını gösterir. Bunlardan bazıları erkek olarak gelişirler ama, cinsel gelişmelerinde ve fiziksel görünümlerinde bir durgunluk vardır ve zihinsel gerilik gösterirler. Bu yapıyı gösteren bazı kişiler kadın olarak gelişebilirler ve bedensel olarak bir gerilik göstermezler. Uluslararası yüz metre koşu yarışmasına 1967'de katılan Polonyalı bir kadın atlet bu kromozom yapısını gösterdiğinden, bir başka deyişle 23. çiftte ek bir "Y" kromozomu olduğundan yarışma dışı bırakılmıştır.
Bazı erkekler fazladan bir T" kromozomu ile doğmuşlardır ve 23. çift XYY yapısını gösterir. Bu erkekler daha iri, daha saldırgan ve cinsel açıdan daha aktiftirler. Bunların daha kolaylıkla suç işleme eğiliminde oldukları ve bu nedenle daha sık ceza evine girdikleri iddia edilmiştir. Ancak bu iddialar son yıllarda yapılan araştırmalarla çürütülmüştür; küçüklükten beri kendi yaşıtları arasında daha cüsseli olmalarının, onların daha saldırgan olmalarına yol açtığı görüşü ağırlık kazanmaktadır.
Kromozom bozuklukları yalnız 23 . çiftte gözlenmemiştir. Yimibirinci çiftte gözlenen XXX yapısı Doıun sendromu adı verilen ve daha önce mongoloit adı ile bilinen zekâ geriliğine yol açmaktadır. Bu kişilere, gözleri yukarı kalkık ve göz kapaklan şişkin olan yüz yapıları Moğol ya da Çinli yüz yapısını andırdığından, mongoloit adı verilmişti.
Bazı özellikler kromozomların eksiklik veya fazlalığından değil, baskın ya da altkm genlerden dolayı ortaya çıkar. Erkeklerde erken yaşta saçların dökülmesi baskın bir gen özelliğinden dolayıdır. Renk körlüğü ise altkın gen özelliklerinin sonucu kendini gösterir. Son zamanlarda yapılan yayınlarda içe-dönüklük (sosyal hayattan çekinen, utangaç ve sıkılgan) ve dışa-dönüklük (sosyal hayata açık, serbest, konuşkan ve girişken) adı verilen kişilik özelliklerinin kısmen kalıtımla ilgili olduğu düşünülmektedir. Bunun gibi şizofreni adı verilen akıl hastalığının da kalıtımla sıkı ilişkisi olduğu çok sayıda bilim adamınca savunulmaktadır.
İkiz Çalışmaları
Davranışın kalıtımla ilgisini inceleyebilmek için izlenen yollardan biri ikizlerle ilgili bilimsel gözlemler yapmaktır. İki tür ikiz vardır: İki ayrı yumurtanın, iki farklı spermle döllenmesinden oluşan ikizlere kardeş ikizler (çift yumurta ikizi/dizygotic twins) adı verilir. Kardeş ikizler aynı zamanda doğmalarına rağmen, genetik yapıları bakımından, ayrı zamanlarda doğmuş iki kardeşi andırırlar.
Özdeş ikizler (tek yumurta ikizl/identical, monozygotic tvvins) bir yumurtanın döllendikten hemen sonra ikiye bölünmesiyle ortaya çıkan iki hücre topluluğunun gelişmesi sonucu iki bireyi oluştururlar. Bu nedenle, genetik yapıları bakımından tam anlamıyla birbirlerine benzerler.
Araştırmacılar, kardeş ikizlerle özdeş ikizlerin kendi aralarındaki davranışsal benzerlikleri karşılaştırarak, çevrenin mi yoksa kalıtımın mı belirli bir davranış üzerinde daha etkin olduğunu gözleyebileceklerini düşünürler. Çevre her iki ikiz türünde de aynı kalmakta, ama genetik yapı kardeş ikizlerde farklı, özdeş ikizlerde aynı bulunmaktadır. Gözlenen davranış kardeş ikizlerde birbirinden farklı,
ancak özdeş ikizlerde benziyorsa, gözlenen davranışın temelinde, yukarıda söylenen nedenlerden dolayı kalıtımın yattığı söylenir. Gözlenen davranış her ikiz türünde de benzerlik gösteriyorsa o zaman davranışın temelinde çevrenin etkisinin yattığı rahatlıkla söylenebilir.
Zekâ. bölümü üzerinde yapılan çalışmalar, özdeş ikizlerin kardeş ikizlerden daha çok benzerlik gösterdiklerini saptamıştır. Buna karşılık kardeş ikizler, ayrı zamanlarda doğmuş normal kardeşlerden daha fazla birbirlerine benzerlik gösterirler. Bu bulgular, zekânın gelişmesinde hem kalıtımın hem de çevrenin karşılıklı olarak birbirini etkilediğini gösterir. Ne var ki, araştırmalarla ilgili sorunlar ve tartışmalar sürmektedir.
Amerika Birleşik Devletleri'nde bu araştırma konuları biraz çekinilen, bir tür "sakıncalı araştırma alanlarını" oluşturur, çünkü araştırma bulguları
  Resimdeki büyükler "kardeş ikiz"; küçükler ise "özdeş ikiz"dir. "üstün ırk" ve "aşağı ırk" tartışmalarına yol açabilme potansiyeline sahiptir. Diğer yandan sosyalizm felsefesine kendini adamış bilim adamları da. değiştirilmesi olanaksız "ırk'ın değil, değiştirilme olanağı bulunan sosyal koşulların zekâ bölümünü saptadığını kanıtlama eğilimindedirler. Bu konuda süregelen tartışmalar, bilimsel olmaktan çıkarak,' ideolojik ya da politik tartışma görünümüne bürünebilir.
Seçerek Çiftleştirme (selective breeding)
ve Kendi Yakınından Türetme (inbred) Çalışmaları
Davranışsal genetik seçerek çiftleştirme yöntemiyle kalıtımın davranış üzerindeki etkisini bulmaya çalışır. Araştırmalar evrimsel aşamada alt basamaklarda olan hayvanlar üzerinde yapılır. Fakat bulunan neticeler insanlara uyarlanabilir, çünkü genetik yapının çalışma şekli evrenseldir.
Seçerek çiftleştirme yöntemi şöyle uygulanır: önce bir davranış seçilir, daha sonra bu davranışı değişik derecelerde gösteren hayvanlar kendi aralarında çifleştirilir. Şöyle bir örnek alalım: Bir farenin, labirentin bir ucundan -girip diğer bir ucundan çıkmak için harcadığı zamana "öğrenme hızı" diyelim, öğrenme hızı yüksek olan dişi fareleri, öğrenme hızı yüksek olan erkek farelerle, ayrıca öğrenme hızı düşük olan erkek ve dişi fareleri de kendi aralarında çiftleştirelim.
Bu işlemi birçok nesiller boyunca uyguladığımızda, kendi yakınından türetme (inbred) yöntemini kullanmış oluruz; bu yöntemle iki grup fare gittikçe birbirinden farklılaşır ve sonuç olarak, öğrenme hızı yüksek ve öğrenme hızı düşük iki grup ortaya çıkar. Kendi yakınından türetme işlemi bir yıl devam ederse, iki grup arasındaki fark büyür. Rosenzweig'in araştırması yukarıda verdiğimiz sonuçları desteklemiştir (Rosenzvveig, 1969).
Araştırmaların arkasında yatan temel mantık şudur: Bir davranışın temelinde kalıtsal bir özellik yatıyorsa, seçerek çiftleştirme, davranışın ortaya çıkış derecesini gelecek nesillerde değiştirir; davranış kalıtımdan bağımsız olarak çevre koşullarının etkisi altında oluşuyorsa, seçerek çiftleştirme sonucunda davranışta bir değişiklik olmaz.
 
  Labirenti öğrenme yeteneklerine göre seçilerek çiftleştirilen fareler her kuşakla birbirinden ayrılarak, farklı iki grup olma eğilimi göstermiştir.
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol